Değişen İş Dünyası

9-10 Aralık 2015 tarihlerinde Ankara’da, Peryön İç Anadolu Şubesi tarafından başarıyla gerçekleştirilen 16. İnsan Yönetimi Kongresi’nin odaklandığı konu “İnsan Kaynakları’ndan İnsan Değerleri’ne” oldu.

“Geleceğin İş Dünyası Değerleri” başlıklı oturumda spor ve wellness aşığı İK profesyoneli Ece Süeren Ok ve Fütüristler Derneği Yüksek İstişare Kurulu Başkanı, “iflah olmaz bir hayalperest” olan Murat Şahin’le geleceğin iş dünyası değerlerine ve önümüzdeki 50 yıllık dönemde profesyonel hayatın nasıl gelişeceğine ilişkin hızlı bir beyin fırtınası yaptık. Bu yazıda, yukarıda sözü edilen oturumun bende bıraktığı izleri paylaşmak istiyorum.

Dünyanın nasıl hızlı değiştiği fark edilmeyecek gibi değil. Bu değişim sanayiden teknoloji çağına geçen iş dünyası kurallarında doğal olarak dikkat çekici farklar yarattı. İçinde bulunduğumuz aplikasyon çağında, üç boyutlu kalemleri üreten insan zihni bu denli gelişirken; bilim çoklu zekâ çeşitlerini tanımlarken; 3D yazıcılarla kök hücre çoğaltılır, yenilenmeye ihtiyaç gösteren beden parçaları biyo-fabrikasyonla üretilirken; insan düşüncesini izleyebilen teknolojinin öncül çalışmaları yapılırken iş dünyası değerlerinin aynı kalması mümkün mü?
Öyle görünüyor ki, sonuç ve başarı odaklı iş yaşamı insan ve değer odaklı olmaya doğru evriliyor. Eski algılarla yönetim kavram ve uygulamaları hızla yerini 21. yüzyılın yeni nesil yöneticilerine ve çağdaş yönetim anlayışına bırakıyor.
Dünyada hissedilen hızlı değişime rağmen bu dönemde insanlar mutluluğu içsel değerlerde buluyor. İnsan zihni bu denli gelişirken çalışanlar ön kabullerden arınmış, algısal sınırlarını zorlayan, iş yerlerinin temel kaynağı olan insanın değerlerine önem veren yönetsel beyinler görmek istiyor. Birçoğumuz gibi benim de içinde yetiştiğim iş dünyası baş döndürücü bir hızla değişmekte. Çalışan insan son on beş yıldır eski iş yapma modelini sorgulamaya başladı. İşte bu noktada İK departmanlarına duyulan ihtiyaç baş gösterdi.

Princeton Üniversitesi’nde yapılan “2014 Mutluluk ve Gelir Düzeyi Araştırması”na göre, çalışanlarda mutluluk eşiği, verimliliği etkileyen önemli bir parametre. Yıllık gelire bağlı olarak yaşam kalitesinin artması kadar, kurum kültürüne aidiyet, kurum için kendini önemli ve değerli hissetmek, öğrenen ve gelişen bir kurumun çalışanı olmak, çalışma arkadaşları ile akıllı iletişim kurabiliyor olmak dikkat çekici ihtiyaçlar.

Dinamik iş yaşamı, başarıya giden yolu yeniden planlamanın ve bu planı gerçekleştirmenin yollarını bulmak durumunda. Doğal olarak şirketler yeniden yapılandırılıyor, tasarım ve yönetim modelleri değişiyor. Örneğin, üretim ve hizmet sektörlerinde ihtiyaç yaratmaktan karşılamaya ve hedef kitleyi müşteri değil, dünyayı ve doğayı paylaştığı yurttaşlar olarak algılamaya odaklı bir kurum politikası benimseniyor.
Seri üretime dayalı 20. yüzyıl iş dünyası, insanlığa bütünsel yarar sağlamadığını fark etti. Kimi şirketler, üretim sırasında yarattıkları sakarlıkların bedelinin, oldukça geniş bir şekilde toplum tarafından ödendiğinin farkına vardılar. Böylece şirketler toplum yararına projeler üretmeye başladı.

Hepsinde olmasa bile, birçok sektörde kurum kültürü yaratmanın kurumsal stratejiden daha önemli olduğu bilinci yeşermekte. Üretici firmalar maliyeti düşürürken müşteri bağlılığını artırmaya, hem müşterilerinin hem de çalışanlarının içsel değerlerini önemsemeye odaklandılar. Artık şirketler çalışanları için aile ortamı duygusunu organizasyon kültürünün bir parçası haline getirmeye özen gösteriyor. Çalışanların tatmin düzeyi, toplumsal iyileşme, sürdürülebilir sağlık ve çevre konularına kafa yoran, toplum yararına projeler gerçekleştiren şirketlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
Geleceğin iş dünyasının neye/nelere / hangi temel etmenlere göre şekilleneceğini incelediğimizde, 21. yüzyıl şirketlerine yön verecek en önemli temel 8 etmen şunlar;

1. Nüfus
2. Su
3. Gıda
4. Enerji
5. İklim Değişikliği
6. Bireysel ve Toplumsal Refah
7. Sürdürülebilir Kalkınma
8. Dijital Teknoloji.
Yeni nesil girişimcilere yakından bakıldığında rahatlıkla şöyle söylemek mümkün;
“… ve 21. yüzyıl kendi patronunu yarattı!” Bu yüzyılın genç, enerjik ve doğal özgüvene sahip olan, uzun vadeli düşünebilen, klasik aklın sınırlarını aşabilen, yeni nesil patronları bütünün yararına sosyal sorunların çözümüne bağış yapıyor. Gates, Zuckerberg, Price, Budwey, Cloobeck gibi girişimci/yöneticiler iş yaşamı-çalışan-yönetici algılarını tamamen değiştirmeye başladı. Artık patronlar kendi servetiyle değil içinde yaşadıkları toplumun yaşam kalitesiyle mutlu olabiliyor. Servetlerini, AIDS, açlık, gıda krizi, salgın hastalıkların önlenmesi vb. gibi sosyal ve küresel sorunların çözümüne bağışlayan tekno-hayırseverlerin sayısı gün geçtikte artıyor.

Fransız ekonomist Thomas Piketty, “21. Yüzyıl İçin Kapital” adlı kitabında bu çağın patronunu sorumlu kapitalist olarak adlandırırken yeni nesil patronların “şimdi ve gelecek” odaklı olacağını öngörüyor. Çağımızın patronları bir yandan çalışanlar arasında gelir adaletsizliğinin giderilmesi konusunda cesur adımlar atarken, bir yandan da henüz hayattayken görebilecekleri en az bir temel değişiklik gerçekleştireceklerine inanıyorlar. Paylaşım Ekonomisi yaklaşımı artarak destek buluyor.

Teknoloji çağının dinamik şirketlerini ayakta tutacak en önemli üç değer; öğrenmeye açık olmak, yenilikçi/yenileşmeci yaklaşım ve gelişimi sürdürebilmek.

Sözün özü, sadece parayla saadet olmuyor. İçsel değerlerine her zamankinden daha çok önem veren, farkındalığı yüksek çalışanların mutluluğu şirketlerin verimliliğini etkiliyor. Çağın ruhunu yakalayabilen yöneticiler, şirketlerin geleceğinin çalışanların mutluluğuna bağlı olduğunun farkındalar.